Kayıtlar

Zaman İlacını 24 Saat Tok Karnına Almak

Resim
Kainatın yaratılışıyla birlikte bizi çepeçevre kuşatan ve bazen yönettiğimiz, bazen de yönlendirildiğimiz dilim... Kârı da zararı da içinde barındıran ve bir gün tükeneceğini bilmemize rağmen hunharca harcadığımız, tekrar geri alma imkanımız olmayan o eşsiz değer... Nasıl kullanacağımızı bilmediğimiz, kullanma kılavuzu(Kur'an-ı Kerim ve Sünnet) gönderilmesine rağmen açıp bakma gereği duymadığımız bu özel dilim, hayatımızı sürdürelim diye bize veren yüce Allah tarafından hesabı sorulacak olan ve emanet olarak verilen bir nimettir aslında. Her devrin çarkı ve her derdin ilacı olan zaman, onu kullanabilen ve kullanamayan kişiye göre değişik özellik gösterir. Sonunu bile bile doğru kullanma adına bir düzen, plan veya program hazırlanmayan zaman dilimi, kaybedilince kıymete biner. Zamanı doğru kullanmak, hem hayatımızı kolaylaştırır hem de farkında olduğumuz için zamanın o eşsiz tadına varmamıza yardımcı olur. Birçok uzman tarafından düzenlenmesi yapılıp, kullanım önerileri, aktif

Hayvanlar İle Empati Kurmak

Resim
Şimdilerde hayvanlara olan o derin sevgimizin arttığını görüyorum. Hatta o kadar fazla ki bu sevgi; ayı, yavrusunu boğarak severmiş mantığıyla yaklaşılmaya başlandı o güzel varlıklara. Bacakları kopan mı, dayak yiyen mi, yoksa araçların arkasına bağlanıp sürüklenen bir hayvan mı olmak isterdik? Bilmiyorum. Onların da bir can taşıdığını hatırlatmak istiyorum. Kimileri hayvanları evinde besleyerek severken, kimileri de sevginin dozunu kaçırıp hayvanlara eziyet ediyor. Bakmaya kıyamadığımız hayvancağızların bu zulme dur diyebilecek gücü de yok maalesef. Sokağın nabzını tutan, her türlü hava şartında ve beslenme durumunda hayatlarına devam etmek için çabalayan, hor görülen ve öldürülen bu hayvanların hesabı bu dünyada sorulmasa da, ahirette Allah tarafından mutlaka sorulacaktır. Hayvan haklarının olmasına rağmen bu hakların, yasa ile devlet tarafından da korunması gerekiyor. Hayvanlara eziyet etmemeyi erdem olarak benimsemek, toplumun en acil alması gereken bir ilaçtır. Çocuğundan ge

Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

▪ İlk önce "niyet ettim Allah rızası için vacip olan bayram namazını kılmaya, uydum hazır olan imama'' şeklinde niyet edilerek tekbir ile birlikte namaza başlanır. ▪ Subhaneke duası okunur ve ilk tekbirdeki gibi eller kulaklara kaldırılarak yeniden tekbir getirildikten sonra eller yanlara salınır. İkinci tekbirden sonra yine eller yanlara salınır ve üçüncü tekbirden hemen sonra eller göbek üzerine yerleştirilerek bağlanır. İmam, Fatiha suresini ve başka bir sûre daha okuduktan sonra birlikte rükuya eğilinir. ▪ Rüku ve secdeler yapılarak ikinci rekat için ayağa kalkılır ve eller göbek üzerine bağlanır. ▪ İkinci rekata besmele ile başlanır ve imam Fatiha suresini okuduktan sonra bir sûre daha okur. Sonra ilk rekattaki gibi eller, tekbir getirmek için üç defa kaldırılır ve yanlara salınır. Dördüncü tekbirde eller kaldırılmadan rükuya gidilir. Secdeler yapıldıktan sonra oturularak önce Tahiyyat, sonra da Allahümme salli-Allahümme bârik ve Rabbena âtina-Rabbenağfirli dual

Sadece Oruç Bizi Tutabilir !

Resim
On bir ay boyunca yemediğimiz birçok şeyi bir ayda yemek, orucun bizi tutmadığını gösterir. İslam'ın beş şartından biri olan oruç, farz olan ve bireysel olduğu kadar toplumsal yönünün de ağır bastığı bir ibadettir. Müslümanlar için her sene özlemle beklenilen ve on bir ayın sultanı diye isimlendirilen mübarek ayda, vücudumuzun  kendini yenilediği, nefsimizin terbiye edilip törpülendiği ve toplumsal yönümüzü de gözden geçirmemize yardımcı olan bir ibadet olarak nitelendirilmektedir oruç. Kur'an-Kerim'de "Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz." 1 buyruluyor. Oruç hakkında konuşulduğu sırada ibadetin birçok yönünü sıralanırken, orucu bozan veya bozmayan durumlardan bahsederiz ağırlıklı olarak. Bununla birlikte manevi ikliminden, toplum üzerindeki olumlu etkisinden, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktan vb. yönlerini sıralarız. Aslında orucun tutulmasından ziyade onun bizi tu

Ergenlik Belirtileri mi? Yoksa Ergenliğin Belirttikleri mi?

Resim
Herkesin bildiği bir şeydir aslında büyümenin hızla gerçekleştiği ve bazı değişim ve gelişmelerin meydana geldiği dönem olarak ergenlik. 12-18 yaşlar arasında yaşanan bu hız, bazı belirtilerle başlar ve devam eder; boyda uzama, sivilce, ses değişimi ve erkek-kız olarak cinsiyete özgü değişimlerle gelen vb. gelişmeler... Asıl konuşulması ve önemsenmesi gereken konunun  bu olmadığını açık yüreklilikle söylemek lazım. Aslında ergenlik belirtileri yerine ergenliğin belirttikleri üzerinde durmak, ergenliğin ifadesini konuşmak en doğrusu. Şöyle ki: Gelişim ile gelen hızlı değişimin, bazı problemleri beraberinde getirdiğini ve önlem alınmadığında sonuçların acımasız olduğunu bilmeyen yoktur.  "Ergenlik baş döndürebilir fakat durduğunuzda düşersiniz" . Öncelikle yaşanan değişim ile birey olma yolunda doğru ilerleyişin sonucunda kazanılan kimlik, en önemli olan kısımlardandır. Bireyin özgür olma düşüncesi, örf-adet-kültür, din ve inanç ile düşünce yapısının oluşmaya başlad

Sorunlu Ailelerin Sorunsuz Çocukları

"Çocuklarımız bizim ne tam aynımız ne de tam aynamızdır" Aile, toplumun yapı taşıdır dedik fakat o taşı kaldırıp yerine kalbimizi koyamadık. Sevgiyle öremediğimiz duvarlar gün geçtikçe boyalarını dökmeye, dökülmeye ve yıkılmaya başladı. Dinin, kültürün, medeniyetin, örf ve adetlerin kuşatıcı üstünlüğü sonucu doğru bir aile profili ortaya çıkartmaya çalışmamız gerekiyor. Ancak bu konuda pek de başarılı sayılmadığımız gibi çokca eksiğimizin olduğunu söylemeden edemeyiz. Bu eksiklikler, aile içi kuvvetin sarsılmasına ve bağların kopmasına; çocukların geleceğe hazırlanması konusunda büyük problemlerin yaşanmasına sebep oluyor.  Öncelikle sorun-lu aile başlığıyle giriş yapmak istedim. Çünkü ailelere sorduğumuzda , sorunsuz olduklarını ve hatta bütün suçun başkalrına ait olduğunu söylerler. Yaşanan bir problem karşısında toplumun aile profili açısından % 2'lik kısmı sadece kendi yapısını sorgularken, % 98'lik kısım suçun karşı tarafta olduğunu söyleyebiliyor.(Tahmini

Aklımızı Cep Telefonlarına Yükleyip Akıllı Cep Telefonu Yaptık

Resim
Teknoloji ve telekomünikasyon, geçmişten günümüze oldukça hızlı ve etkili sıçramalar yaparak adından söz ettirmeye devam ediyor. Fakat insanoğlu, bu sıçrayışa ayak uydurmak yerine tam tersi istikamette ilerliyor: Tüketici çılgınlığının yaşandığı ve hunharca harcamaların yapıldığı günümüz dünyasında aklın kullanımının sınırlandırıldığını görüyoruz. Satın alınan cep telefonlarının veya akıllı cihazların, kullanımları konusunda amaçlarının dışına çıkıldığına şahit oluyoruz. Firmaların sürekli güncelleme yaparak cep telefonlarının yavaşlamasına sebep olmasına rağmen tüketici, sadece en yeni modeli alma çabasında oluyor.  Peki tüketicinin teknolojiyle kurduğu bağ ne durumda diye soracak olursak: Tüketicilerin çoğunluğu aklını, akıllı diye isimlendirdiği aletlere yükleyip, akıllarını kullanmamaya başladı. Düşünme fiilini sonraya bırakıp kendi ürettiği teknolojinin, kendisinin yerine düşünmesini istiyor gibi davranıyor.Evet, teknolojinin sağladığı tüketicinin hayatını kolaylaştıran s